Merhaba. Uzun zamandır yoktum buralarda. İş güç efendim, gelecek kaygısı, varoluşsal sancı derken zaman geçip gidiyor. Yakında ah ah nerede o eski bayramlar diyecekmişim gibi geliyor. Neyse, beni soracak olursanız, Gassal Baki gibi ” Gassalim efendim.” Diyemem (korkarım) ama ” Öğrenciyim efendim.” Diyebilirim. Yeterince açıklayıcı oldu bence.
Dört kişilik yurt odamda, adalar manzaralı balkonumdan yazıyorum size. (Ciddiyim) Umarım tüm şansımı burada kullanmamışımdır diyerek devam ediyorum. Dört kızın bir odada olduğu şans benim için pek şans değil ama buna da şükür diyor insan. Beterin beteri vardır efendim!
Ya altı kişilik koğuşta aman odada kalsaydım!
Evet, Baki diyordum konu nereden nereye geldi.
Saatler, günler, mevsimler… Geçip gidiyor. İnsanlar da öyle tabii. Zamanı gelen gidiyor, kalan kalıyormuş. Bu aralar kişisel gelişim mevzularına takmış durumdayım siz de nasiplenin. Yani kalan sahalar bizim. Bunu ölenle ölünmez gibi düşünebilirsiniz.
Kalanlar ama o en dipte kalanlar. Kavanozun dibine bazen elin ulaşmaz ya hani! Ya hayır, parmakların tombik değil! Ulaşmaz işte bazen. Şunu da alayım da şu kavanoz yıkansın artık dersin.
Bırakın kalsın. Evet, merdiven altı kişisel gelişim. Tamam şimdi devam ediyorum, kalanlarla.
İşte o en dipte kalan, hep kalacak olan. Ne yaparsan yap gitmeyecek olan. Derin gibi yapışıp kalacak. Evet, soluk benzine rağmen, sulu gözlerine rağmen, tüm saçmalıklarına ve çocukluklarına rağmen…
Onlar sadece kalacak olanlar değil. Baki kalacaklar.
Nereye gidersen git seninle. Göçüp gitsen bile.
Var mı öyle biri?
Yoksa da sen baki kal.
(Reklam değil, tavsiye)
