Lafız sayfası olarak anlaşılan o ki eski kelimelere taktık efendim. Yıllar önce notlar kısmına yazdığım bu kelimeyi neden not ettiğimi hatırlamasam da kökünün tekabül olduğunu bilmenizi isterim. Ha, notlara bir de ‘ben sana tekabülüm.’ Demişim. Kime, neye olduğu da meçhul ya neyse…

Şimdi gelelim sadede. Kökü tekabül dedik de tekabül ne anlama geliyor? Dediğinizi duyar gibiyim. Siz kim misiniz? Ben, sen, o… Siz işte yahu! Tekabül: birbirine yönelme, yüz yüze gelme. Anlamına gelmekte. Tekabüliyet ise daha gösterişli bir anlamla parlıyor. Karşılık gelme, uygun düşme, denk gelme, birbirine karşı olma.’’  Son cümleye kadar her şey iyiydi ancak birbirine karşı olma hali beni bir tık şaşırttı, yalan yok.

‘Daha karpuz kesecektik.’ Nereye böyle demek istedim ama Lafız’a olan saygım (yazar burada sayfayı ve kelimeyi kastediyor) arttı.

Ve ben, ‘’ birbirine karşı olma’’ ifadesinde takıldım kaldım. Denk olmaktan bahsederken birden karşı olmak çok da yabancı değil aslında. Hayat gibi. Doğum ölüm gibi. Admin naptın ya? Hani karpuz kesecektik? Konu ölüme nereden geldi diyeceksiniz belki. İşte bu kelimenin anlamı da bende öyle bir etki yarattı. Konu birbirine karşı olmak değil, uygunduk, denktik. Ne oldu da karşı karşıya kaldık onu anlayamadım. Olur öyle bazen. Siz de bilirsiniz. Düşünün bakalım var mı sizin de tekabülünüz? Bu arada, ben kime tekabüldüm acaba?

Leave a comment