Harika bir Nilüfer şarkısı. Bu şarkı 43 yaşında arkadaşlar. Siz neyin derdinden depresyona giriyorsunuz? Bu aşk kitabının yazanını bulursak ona neler soracağız değil mi? Durun hemen gitmeyin ben sizin için iyi, kötü sorular hazırladım. Hangi yöne çekerseniz oraya gider bu kitabı yazan şahsiyete öncelikle bunu yazarken ne düşündüğünü bazı hatalar olduğunu aşkın tamamen kendimizle alakalı olduğunu ve bizi bir daha yönlendirme gibi bir hataya düşmemesini söylememiz gerekli.
Sorularımız Sayın Aşk Kitabı Yazanı:
1- Neden
2- Niçin
3- Sen yazdında ne oldu?
Bu soruların cevaplarını alalım senden. Yazın hafif esintili havalarında, kışın yağmur, kar, fırtına ile birleşen bazen enşelerimiz bazen öfkelerimizi bize zehir ediyorsun ey yazar. Ne şiirler, şarkılar bizi nerden nereye götürüyor. Senin yüzünden hep.
Sen, aşkı pembe kapaklı romanlara sığdırmaya çalışan, gözyaşını satırlara döken kalem… Biz senin satırlarınla büyümedik, ama satırların gölgesinde defalarca yaralandık. Söylesene, aşk neden bu kadar ağır bir yükmüş gibi yazıldı? Hiçbirimiz bu aşk kitabını hayatımızla beraber günleri sayfalara çevirip okurken yükünü çektik. Yükler bizi güçlendirse de bazen de ezdi. Ezilirken biraz daha büyüdük.
Biz mi yanlış okuduk, yoksa sen mi yanlış yazdın? Aşkı hep başkasında arattın bize, oysa kendimize bakmamızı unuttuk. Senin yüzünden bekledik, senin yüzünden üzüldük, senin yüzünden sevilmediğimizi düşündük.
Oysa aşk, senin dediğin gibi karşı tarafta değil. Bizim içimizdeydi. Kalbimizde atıyordu, çocukluğumuzdai gençliğimizde belki bebekliğimizde bile şarkılara saklanıyordu. Belki bir Nilüfer şarkısında gizleniyor, belki de bir yağmur damlasının cama vuruşunda.
Ey “aşk kitabının yazarı”…
Bir daha yazacak olursan, bil ki biz artık senin okuyucun değiliz. Çünkü aşkı kitaplarda değil, kendimizde bulduk. Ve bundan sonra hiçbir satır bizi kandıramaya çalışmaz ama tam emin değiliz kanadabiliriz insanız sonuçta. Sen yine de çok yüklenme bize.

